Eşin, Çocuk İstememesi Boşanma Nedeni Olur mu?

İstanbul Avukat

Eşin, Çocuk İstememesi Boşanma Nedeni Olur mu?

Eşin, Çocuk İstememesi Boşanma Nedeni Olur mu?

Eşin, Çocuk İstememesi Boşanma Nedeni Olur mu?, İstanbul Avukat ofisimiz olarak “Eşin çocuk istememesi boşanma nedeni olur mu?” başlıklı konuyu sizlerle paylaşmaktayız. 

Toplumu aileler, aileleri de anne- baba ve çocuklar oluşturmaktadır. Genel olarak evlilik birliklerinde eşler çocuk sahibi olmak isterler.  Hatta bazen bazı insanlar çocuk sahibi olmak için evlenir bazen de, ya eşlerin ikisi ya da sadece bir taraf istemez. Bu da insanların tercihlerinden ibarettir. Evliliğin temel bir sebebi üremek ve bunun doğal bir sonucu da neslin devamını getirmektedir. Herkes evlenmek istemediği gibi çocuk sahibi olmak istemeyenler de vardır. Her evli çift çocuk sahibi olmak zorunda değildir, ancak bir tarafın çocuk isteyip diğer tarafın istememesi büyük bir sorun ortaya çıkarmakta ve bu temel sorun da evli çiftlerin evliliklerine son vermeyi düşünmeye sürüklemektedir. Nitekim bu durum çocuk isteyen eşi; tabiri caizse duygusal şiddete maruz bırakmaktadır. Bu da aşağıda değinileceği üzere evlilik ile eşlere yükletilen yükümlülüklere aykırılık teşkil etmektedir. İstanbul Avukat bürosu olarak bu konuya değineceğiz.



Eşler evlenirken, evliliklerinden doğan bir takım hak ve yükümlülükleri bulunmaktadır. Evlenirken evlenen kadın ve erkek tam ve sürekli bir hayat ortaklığı kurmak üzere kanunun aradığı şartlara uygun olarak birleşir. Evlilik kadın ve erkeğe sorumluluk yükleyen ve bu sorumlulukları eksiksiz yerine getirilmesi beklenen bir kurumdur. Evliliğin mutluluğunu beraberce sağlamak (TMK 185. madde 2. fıkra) başta olmak üzere sadakat yükümlülüğü (TMK 185. madde 3. fıkra), birlikte yaşama yükümlülüğü (TMK 185. madde 3. fıkra), yardımcı olma yükümlülüğü (TMK 185. madde 3. fıkra), çocukların bakımına (TMK 185. madde 2.fıkra), eğitim ve gözetimine özen gösterme yükümlülüğü (TMK 186. madde 3. fıkra), giderlere katılma yükümlülüğü ve meslek veya iş seçiminde özen gösterme yükümlülüğü (TMK 192. madde)  gibi çok önemli yükümlülükler üstlenmektedirler. 

Dayanağı yasa olan bu yükümlülüklerin ihlali Türk Medeni Kanunu (TMK) 161. Madde uyarınca boşanma sebebi sayılır. 

Evlenmeyle birlikte çocuk sahibi olma beklentisi doğal olarak oluşmaktadır. Eşler evlenirken birbirlerine karşı yükümlü oldukları ve kanunda düzenlenmiş olan; evlilik birliğinin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve birbirlerine yardımcı olmak yükümlülüklerinin de çocuk sahibi olma beklentilerinin karşılanmasını da içerdiği kabul edilmektedir. Nitekim kişi evli olduğu eşi dışında başka biriyle çocuk sahibi olamaz. 

İzmir Bölge Adliye Mahkemesi karşılıklı boşanma davası kararında; kadını ağır kusurlu olarak kabul etmiştir. Ve buna ilişkin Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2019/11741 sayılı kararında bu kararı bozmuştur. Bozma gerekçesi şu şekildedir;

“Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davalı-davacı kadının eyleminin sadakatsizlik boyutuna varmayan güven sarsıcı davranış olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca davacı-karşı davalı erkeğin makul bir sebep olmaksızın çocuk istemeyerek kusurlu olduğu sabittir. O halde, güven sarsıcı davranışta bulunan ve kıskanç olan davalı-karşı davacı kadın ile şans oyunları oynayan, aile bütçesini iyi yönetemeyen ve çocuk istemeyen davacı-karşı davalı erkek boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurludur. Bu husus gözetilmeden davalı-karşı davacı kadının ağır kusurlu kabul edilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.”

Bahse konu Yargıtay kararına göre tek başına Çocuk istememek boşanma sebebi olarak değerlendirilmemiştir. Çocuk sahibi olmak istememek, tek başına bir boşanma sebebi sayılmamaktadır. Şayet çocuk sahibi olmamanın tarafların huzur ve düzeni ile evlilik birliklerini temelinden sarsması durumunda bu, hakimin de takdiriyle boşanma sebebi sayılacaktır. Taraflardan biri tıbbi bir neden olmaksızın ısrarla çocuk sahibi olmak istemiyor ve tartışmaya ve huzursuzluğa neden oluyorsa; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olmuş olur ve evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma nedeni olabilmektedir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması aynı zamanda şiddetli geçimsizlik olarak bilinir. Eşler bu durumda birbirlerine tahammül edemeyecek, aynı evi paylaşamayacak hale gelirler dolayısıyla bunu çekmek istemeyip boşanma kararı alırlar. 

Çocuk İstememe ile ilgili Yargıtay Kararları

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararına göre; doğal yollardan çocuk sahibi olunamaması nedeniyle tüp bebek tedavisini reddetmesi, taraflar açısından ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan veremeyecek derecede bir geçimsizlik kabul edilmekte olup nihayetinde boşanma sebebi olarak sayılabilmektedir. 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 04.07.2012, 2012/35 E.

Mahkemece taraflar “eşit kusurlu” kabul edilerek boşanmalarına karar verilmiş, bunun dayanağı olarak da, davalının eşini eve almadığı, davacının da davalının çocuk sahibi olabilmesi için gerekli tedaviyi kabul etmediği gösterilmiştir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davalının geçirdiği bir ameliyat sonrası doğal yolla çocuk sahibi olma ihtimalinin azaldığı, bunun üzerine üremeye yardımcı tedavi yöntemlerinin (tüp bebek) önerildiği, davacının bunu kabul etmeyerek evden ayrıldığı ve “yeniden evleneceğini” söyleyerek, eşinin evden gitmesini istediği, davalının da, kapıyı açmayarak kocasını eve almadığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davacının daha fazla kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Baskın kusuru ile boşanmaya yol açan taraf da, koşulları varsa kusuru az olan diğer tarafa tazminat ödemekle sorumlu tutulmalıdır. Hal böyleyken, tarafların “eşit kusurlu” kabul edilmeleri ve buna bağlı olarak davalının tazminat taleplerinin reddedilmesi doğru görülmemiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 09.12.2013, 2013/16247 E.

Yukarıda 1. bentte açıklandığı üzere; boşanmaya sebep olan olaylarda çocuk sahibi olmak istemeyen, eşi hakkında kadınlığını kullanmadığını söyleyen ve birlikte yaşamaktan kaçınan davacı koca tam kusurludur. Davacının bu kusurlu eylemleri aynı zamanda davalı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. Durum böyleyken, mahkemece davalı kadının manevi tazminat talebinin yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir. 

İstanbul Avukat ofisimizin bir diğer makalesi: Mahkeme Dava Dosyası Sorgulama Nasıl Yapılır? 

Konum Bilgimiz:

Paylaş:

İstanbul Avukat
Avukat

Birsen ÖZNUR